bugün

entry'ler (1263)

bi tek ben mi fakirim amk

sürekli kendime sorduğum soru. bu soruyu ya bu insanlar bu arabalara nasıl biniyor takip ediyor. türkiye şartlarında namuslu ve onurlu bir şekilde çalışıp ev araba almak o kadar zor ki. tüm ömrünüzü buna adamalısınız kalifiye bile olsanız.

bugün moralimi bozan bir olay oldu elimde kocaman bir koli aştinin bir ucundan bir ucuna gitmem lazım ve bunu 10 dakikada yapmalıyım ki otobüse yetişebileyim. her zaman halime söverim türkiyenin akla ilk gelen iyi bir üniversitesinden iyi bir ortalama ve ileri seviye ingilizceyle mezun oldum. bi baltaya sap olamadım. şaklaban gibi yabancı firma yetenek sınavı çözüp duruyorum. baltaya sap olsam bile benimle aynı işi yapan bi avrupalının amerikalının benden 10 kat rahat yaşaması insanı yiyor bitiriyor o da ayrı konu. her neyse elimde koli ıkına ıkına onu taşırken yaşlıca bi amca sakalında saçında bir tane beyaz olmayan tüy yok bu adamda. dedi ki oğlum ver bana ben taşıyayım. eğer aştiye benim gibi yüzlerce defa gelen biriyseniz aştide 3 çeşit işte çalışan olduğunu bilirsiniz. bir otobüs firması çığırtkanları. iki çay simit satan satıcılar ve üç arabasıyla veya elinde eşya taşıyarak para kazananlar. bu amca da üçüncü çeşit bir çalışandı. başka çarem olmadığından utana sıkala verdim kutuyu. o yaşlıca adam belki 60 larında belki 70 lerinde elinde koca kutu benim için bile zor olan o yol boyunca taşıdı kutuyu. cebimde bir 50 lira var taksi parası diye tutuyorum. yetiştik otobüse dedim dayı nedir senin emeğinin karşılığı? dedi oğlum 20 lira versen çok makbüle geçer. adam kutuyu taşımış 10 lira verip yol al desem yapacak bir şeyi yok. verdim 20 yi ama ne kadar üzüldüm. o adam o yaşta öyle bir çaresizlik ki koskoca kutuyu dünya yol taşıyıp 20 lira istiyor. hep kendimizi mukayese ettiğimiz avrupada amerikada yaşıtları sıkıntıdan kendini hobilere veriyor ülke ülke geziyor. bizde o adam o koliyi taşımalı ki eve ekmek götürebilsin. lan o zaman neden var bu ülke yansın yok olsun eğer 70 yaşında bir adam yokluktan bu işlerde çalışıyorsa. emeksiz milyoner olanlar birilerinin tanıdığı olup milyonluk arabalara binenlerin iki dünyada da iki yakası bir araya gelemesin. bizden bir gençlik çaldı bu ülke başkalarından bir ömür.

boğaziçi üniversitesi

istanbulda bulunan türkiyenin en köklü iyi üniversitelerinden biridir.

türkiyedeki en iyi eğitimi odtü ve boğaziçi gibi üniversiteler verir ve buralardaki aktivizm diğer birçok üniversiteden daha yüksektir merak ettiniz mi hiç neden diye. çünkü üniversiteler için gelenek çok önemlidir. yeni kurulmuş üniversitelerin işleyişini oturtup bünyesine kaliteli akademisyenler çekerek bilim üretmesi için nerden baksanız bi 20 sene gerekir. eğer tabii dekanı rektör yardımcısı çartı çurtu çoktan akrabalarını doldurmadıysa içine. gaziantep üniversitesi gibi. bu gelenek oturdu mu ülkede darbe de olsa baskıcı bi yönetim de gelse bu üniversiteler asırlık bi çınar gibi ayakta durur insan yetiştirmeye devam eder. bu okulların öğretim görevlileri öğrencileri baskıya boğun eğmez. mesela bi bakan vardı meşhur çernobilden sonra çıkıp çay içip çaylarımız güvenli demişti -kanserden öldü sonra değişik bi espri özelliği var hayatın- işte odtüden bi heyet çıkıp yalanladı bu bakanı içmeyin dedi. işte bu yüzden odtü hala odtü. fetullahçılar akın akın her yere yerleşti kendilerini koruya koruya ülkeyi ele geçirdi ama bu okullara dokunamadı çünkü ahbap çavuş ilişkisi yok bu okullarda. o zaman fetöye biat etmeyenler şimdi de akp ye biat etmiyo olan biten budur.

türkiyede her şeyin yozlaştığı ya biat ettiği ya yok edildiği zamanlardan geçiyoruz. biat etmeyen baş eğmeyenlere gösterilen muamele de ortadır. boğaziçi odtü itü mezunları akın akın yurtdışına kaçıyor hepsi gitse ülke birkaç yılda yemen olur. ülkenin iyi yetişmiş gençlerini despotik bi yönetim anlayışıyla baskı altına almaya çalışmak beyhudedir. türkiye iran olmaz, süleymana kalmayan dünya kimseye kalmaz. bi gün olur da fetöye yapıldığı gibi malum partinin üyeleri de gücü kaybeder bir bir tasfiye edilirse bu üniversitelerden ihraç edilen sayısı az olur. çünkü akademide boğun eğme olmaz. diderotun da dediği gibi monarşiden gelen emirle bilim olmaz, bilim olmazsa bir litre sıvı yağı 500 liraya da alamazsınız sizi ilahiyat mezunları kurtaramaz.

itü odtü boğaziçi bu okullar olmaya devam edecek falan parti gelir falan parti gider. bu okuldaki öğrencileri protesto haklarını kullanıyor diye terörist ilan edip sonra diplomatlarını bürokratlarını savunma sanayinde çalışan mühendisten ceoya herkesi bu okulların mezunlarından almak nasıl bir tezattır.

türkiyenin en kaliteli okullarındandır boğaziçi. önünden geçmeye hak kazanamayanlar çamur atmasın. türkiyede aristokrasi yok çalışın kazanın siz de. köstek değil destek olun. hepimiz bu ülkenin insanıyız.

editus: boğaziçi öğrencisi/öğretim görevlisi değilim.

27 şubat 2020 idlib te türk üssüne saldırı

hatay valiliğinin açıklamasına göre 22 şehit verdiğimiz saldırı. yabancı kaynaklar reuters gibi bu sayının en az 34 olduğunu iddia ediyor. bu iki bilgi de doğru olabilir çünkü hatay valisi sadece hataydaki hastanelere getirilen şehitlerin sayısını vermiş olabilir.

twitter a ekşi sözlüğe hatta instagram a girişlerde sorun oluyormuş. gerçekten en az 22 asker şehit verdiğimiz olayda yapabildikleri tek şey interneti kısıtlayıp geleneksel medyaya yönelmemizi sağlamak mı? geleneksel medya diyor ki bilmem kaç bin esad askeri öldürülmüş. bana ne amk esadın askerlerinden? 1 tane şehitimize karşılık 1000 esad askeri ölse nolacak o askeri geri getirebilir mi? age of empires mı eu4 mu bu arkadaş, 3 bizden gitti ama 10 da onlardan gitti diyerek övünüyoruz. ölen her bir asker bi aileye ateş düşürecek 1 anne babayı evlatsız varsa eşini çocuklarını eksik bırakacak.

suriye bataklığına girdik çıkamıyoruz davutoğlu ve şu andaki yönetimdekilerin yanlış idareleri yüzünden. yarın sabah tüm askerlerimizi geri çeksek en iyi ihtimalle 4 milyon insan esadtan kaçıp türkiye sınırına dayanacak. bunların çoğu da islamcı terörist ha öyle topluma entegre edilebilecek insanlar da değil. gerçi sıradan suriyelilerin bile ne kadar entegre olduğu ortada.

napacağız amk bu iki ucu boklu değnekle? yarın suriyeye savaş açsan rusya da abd de yanında olmayacak. hatta türkiyenin çatışmaları durdurmalarını isteyecekler. nato destek olmayacağını açıklayacak vs vs. olan vatan evlatlarına oluyor. tuzu kuru olanlar çıkacak gereken cevap verilecek diyecek bi sikim yapmayacak.

amk ortadoğusu. sikeyim böyle işi. inş daha fazla şehit vermeyiz tek temennim bu.

en cahil türkler müslüman türklerdir

celal şengör iyidir hoştur ama bazen kendi gerçekliğinde yaşıyor gibi geliyor bana. yani celal beyin ateist olduğundan dolayı dinlere bakışını biliyoruz burda hiçbir sorun yok bence. ama kendisi sırf hristiyanlığa sıkı sıkıya bağlı diye hegele şarlatan diyen biri aynı zamanda. marx konusunda katılıyorum kendisine o ayrı konu.

gidin bakın bi kazakistan vilayetine herhangi bi etnik olarak kazak olan siktir diye küfreden bi adam bulun. bu adam kendini rus sanıyor mesela. kendi dilini kullanmayı aşağılanma olarak görüyor. nazarbayev dışında ciddi bi elit tabaka da yok biz rus değiliz diyebilecek olan. evet ülkede ciddi bi rus nufusu var ama bu kazakları rus yapmıyor ya da bizi arap ya da rum yapmadığı gibi. tarih bilmeyen bi topluma başka hiçbir sosyal bilim öğretemezsiniz. sosyal bilim olmadan da alienated olan yani yabancılaşmış olan bi millet çıkar ortaya neye inanacağını ne yapacağını bilmeyen.

velhasıl kelam; dinler üzerinde dogma üreterek milletlerin geri kalması sağlanabilir, belki ortadoğunun bu halde olmasının sebebi islamın yanlış anlaşılması ya da birilerine göre islamın yanlış olmasından kaynaklanıyor olabilir. ama müslüman türkler en cahil türkler değildir orta asyada durum daha vahim. cahillik topluma nufuz eden bi virüstür sadece dinle ilişkilendirmek mantık dışı yani zırvaa olur.

editus: orta asyayı bizzat gören bi süre orda yaşayan biri olarak biraz genel geçer tespitlerde bulunmamın sakıncası olmadığı kanısındayım.

ankara

gri şehir diye diye 4 senedir yaşıyorum. garip büyüsü olan bi şehir bu ankara. denizi yok ağacı yok ama küçük ve sevimli. yüzlerce yıldır ihmal edilen kendi haline bırakılmış anadolu halkını eşek sikmekten kurtarıp ilim irfan yaptırmanın, yeni bi umudun, cumhuriyetin sembolü olduğu içindir. gerçi anadolu halkının bir kısmı hala eşek sikiyor ama yapacak bi şey yok.

öncesinde sevmiyor gibiydim ama sevdiğim kadın seviyor ben de mecbur sevecem artık bu şehri. gri falan ama en azından trafik yok be üstad.

5 sene önceki sen gelse ne derdin

5 sene önce muhtemelen bu saatlerde yine uyanıktım ve sözlükte bir şey okuyup yazıyordum. tabii çok şey değişti 5 senede. yeni bi dil öğrendim onlarca yeni insanla tanıştım, sevdim sevildim dostlar edindim yeni ülkeler gördüm ama dönüp baktığımda geriye değişmeyen de çok şey var.

sevgili geçmişteki ben, 5 yıl önce problemin gecenin bu saatlerine kadar uyanık kalmamım olduğunu ve bunu atlatmana yardımcı olacak insanı bulmam gerektiğini düşünüyordun. şimdi ise gecenin bu saatlerine kadar uyanık kalmayı normal görüyorum ve bu saatlere kadar seninle uyanık kalacak birini bulmam gerektiğini düşünüyorum. önümüzdeki 5 yılın programı bu olmalı.

ben bu yazıyı sana yazdım

buradaki sana kısmını gelecekteki kendim olarak gördüğüm için bir nevi kendime yazdığım bi hatırlatma notu olsun bu.

hayatımın boyunca bir sürü flörtüm oldu ama çok ilginç bi şekilde hiçbir 14 şubatta sevgilim yoktu. sonbahar ayrılık mevsimiydi benim için ya da ilkbahar yeniden doğuşun mevsimi oldu bilemiyorum.

editus: hayatımın kadınını martın ortasında buldum ve mayıs başında ömürlük bi ilişkiye başladık. sanırım ikinci paragrafta dediklerim doğruymuş.

gecenin şarkısı

garmarna - herr mannelig. bi bu gruba bi de faun grubuna aşığım.

https://youtu.be/Cy44ocuoWhE

iq ölçen prezervatif

malthusu, lisansla üremeyi savunacağız. fena bi fikir değil ama günlük hayatta uygulanabilirliği yok maalesef.

ingilizce think okunuşu

peltek okunması lazımdır ancak düz tink deseniz de çok sorun olmaz. aksan denilen şey kasıntı değil anlaşılır olmalıdır beach bitch can't cunt gibi telaffuz hatasında faciaya yol açacak bir ses benzeri olmadığı için 'think' in telaffuzunda çok kasılmamak lazım.

ha illa peltek okuyacam diyorsanız dilinizin ucunu ağzınızdan hafif çıkararak ve dilin ortasını ön dişlere vurarak çıkarabilirsiniz bu sesi. önce bi myth kelimesinin telaffuzuna bakın ve onu telaffuz etmeye çalışın sonra aynısını think de de uygulayın.

eğer akıcı bir şekilde konuşuyorsanız karşınızdakiyle ve bir aksanı gerçekten benimseyemediyseniz bu peltek thinkler tinke dönüyor zaten kasmamak lazım.

koca koca yalanlar

uzun zamandır televizyonda maç ve belgeselden başka bir şey izlememekte ne kadar haklı olduğumunun kanıtı olan dizi.

internette okuduğum yorumlardan anladığım kadarıyla ahlaksızlık temeline oturtulmuş ne kadar değerimiz var yok altüst etmek üzerine kurulmuş bir dizi belli ki. eskiden dizi yaparlar aroma olarak ahlaksızlık aldatma çarpık aile ilişkileri koyarlardı içine. şimdi yüzleri kızarmadan tamamen ahlaksızlık üzerine dizi yapıyorlar yazıklar olsun.

güzel olduğunun farkında olmayan kız

yoktur. güzel olup bununla prim yapmayanlar var mesela onlara helal olsun. çirkin olup da kendini inatla güzel sanıp burnu kaf dağında olanları da allah bildiği gibi yapsın.

2019 dan beklentiler

ekonomik açıdan kafamın rahat olması gerçi ülke bu haldeyken pek mümkün görünmüyor ama olsun. iç huzuru yakalamak gibi bir beklentim daha var bunun da kendi içinde birçok alt başlığı var.

2018'den ne beklediysem olmadı. umarım 2019'dan beklediklerim gerçekleşir.

öldürmeyip süründüren şeyler

ortalama bir insan için ağır hastalıklar, fakirlik, sevdiğin bir yakınını kaybetmektir. ve tabii ki aşk acısı çekmek ama öyle 3 aylık sevgiliden ayrılmalı olanlardan değil yıllarını hiç ettiğin tarzda olanlardan.

göz bandı takarak uyumak

korsanlar ya da prensesler göz bandıyla uyurlar. zengin olmanın belirtilerinden biridir ayrıca.

sevgililerin yanındaki üçüncü kişi olmak

küçük çocukların bisikletlerinde dengeyi sağlamak için takviye tekerler olur hah işte sevgililerin yanında 3. kişi olmak tam olarak budur.

siz olmasanız da ilişki yürür, siz sadece muhtemel sıkıntı anlarında dengeyi sağlarsınız ama aynı zamanda hızlarını kesersiniz. genele vurduğumuzda sevgililer yanlarında 3. bir arkadaşları olduğunda daha yavaş yakınlaşırlar fiziksel anlamda özellikle.

olaya 3. kişi açısından bakıldığındaysa kendini fazlalık hissetme sevgilisi olmamasının aleni bir şekilde yüzüne vurulması yalnızlığın verdiği hüzün gibi birtakım duygular yaşaması olasıdır bu kişinin.

önemli yerlerin altını fosfor kalemle çizmek

ders çalışan öğrencinin daha sonra çalıştığı o sayfaya döndüğünde ya da hala çalışırken bu sayfada önemli ne var burdan öğrenmem gereken nedir diyerek bazı cümleleri belirlemesi ve altını çizmesi hadisedir.

sadece önemli olan yerlerin altı fosforlu kalemle çizilir. benim gibi hastalıklı bir manyaksanız önemli olma potansiyeli olan yerleri de kurşun kalemle çizersiniz. burda önemli olan nokta önemli yerlerin altını çizmektir kitabı boyama kitabına çevirmemektir.

bu hareketi hayatımızda da uygulayıp bizim için önemli kişileri fosforla ön plana çıkarırken diğerlerini gözardı edersek mutluluğa ulaşabiliriz.

beyinde her düşünceye farklı sekme açmak

geçmiş silinmiyor o kötü. çerezler ve veriler de silinmiyor ne yazık ki. sonra kafanızı yastığa koyunca 3 yıl önce yaptığınız bi hata aklınıza geliveriyor.

5 ayda ingilizce öğrenilir mi

öğrenilir.

tabii ki günlük hayatta kulanılan bütün kelimeleri öğrenemezsin. hemen hemen tüm grammar kurallarını öğrensen de uzun cümleler kafanı karıştırmaya devam eder. okurken anladığın kalıpları yazarken ve konuşurken kullanamazsın falan filan.

dil öğrenmeye bi yerden başlamak lazım neticede. 5 ay ise etkili kullanıldığında gayet uzun süre. sırasıyla okuma, dinleme, yazma ve nihayet konuşma becerin 5 aydan uzunca bi sürede oturur tam anlamıyla. ama dilin temelini öğrenmiş olursun.

10 nisan 2018 belarus un türkiye ye nota vermesi

bu ne vizyonsuzluktur? ülkemin diplomatının yanlış yere park etmesine mi üzülsem yanlış park etmek gibi çok sikik bir meseleden adamların nota vermesine mi?

yani kusura bakmayın da başkentinde kgb adam öldürse nota veremeyecek ülkeler bize nota verir olmuş. bu da dış siyasette çapsızlaştığımızın, kimsenin bizi sallamadığının bir göstergesi olsa gerek.